Maça girmeden önce biraz işin felsefesine değinelim.
Tek bir kelime: Yeter! Ne kadar anlamlı değil mi?
Bu topraklarda pişkinlik, haksızlık, kendine Müslümanlık, “yavuz hırsızlık” ne zaman ayyuka çıksa birilerinin çıkıp “yeter” dediği sembolik anlar vardır.
Bir soru ile açalım…
Üzerindeki tüm hakem, medya ve Federasyon baskısına, ne zaman palazlansa elinden çalınan geleceğine, senelerce kitlelerin iki kulübe itilmesine dayalı politikalara rağmen neden Beşiktaş’ın kemik taraftarı erimek yerine büyür, bu kulüp neden marjinalleşerek semtinin sınırlarına hapsolmaz ve her daim ülke sporunun ortasında anıt gibi yükselir?
Çünkü Beşiktaş, zaman zaman çıkıp “yeter artık” diyerek, düzenin köşe başlarının yarattığı haksızlıklara karşı durabilenlerin de olduğunu gösteren yegâne spor kulübü olarak diğerlerinden ayrılır. Bu yönüyle spor kulübü olmanın ötesine geçer; bu yüzden taraftarının gözünde sadece tutulacak bir takım değildir. Ben dâhil milyonlarca Beşiktaşlının taraftarlık nüvesini sorduğunuzda işte bu yanıtla karşılaşırsınız.
Meseleyi anlamak istiyorsanız “neden Beşiktaş” sorusunun cevabı ile “neden Fb” ya da “neden Gs” sorularının cevapları arasında ışık yılı ile ölçülebilecek farka bakmanız gerekir.
Ancak, kupa sayısı, taraftar sayısı, medyadaki popülerlik ya da getirdiği rating ile ölçülen taraftarlığı, “yeter” diyenlerin aktığı vicdan yolu ile karıştırmadığınızda Beşiktaşlılığın sadece taraftarlık olmadığını kavrayabilirsiniz. Diğerleri rakamlara hitap ederken Beşiktaş vicdana hitap eder. Beşiktaş “yeter” diyen vicdanın aktığı yol olduğu için hiçbir zaman marjinalleşmez.
Aslında bu sıfatı ile Beşiktaş toplumun emniyet supaplarındandır, tutunduğu daldır, moral ve umut kaynağıdır, sosyolojik olarak ekstra kıymetlisidir. Çünkü Beşiktaş, sistem tarafından yıllardır iki kutup üzerinden dayatılan tezin karşı tezidir.
Bir şekilde herkes yüzyılı devirir, kökleşir ama topluma nefes aldıranlar ifade ettikleri ile fark yaratanlardır.
Dün gece de böyle anlamlı bir geceydi.
Aylardır bilinçaltımıza sarı-lacivert çalışan medyaya, Fb’ye beleş futbolcu veren sahte Robin Hood’ları görmezden gelenlere, Beşiktaş konu olunca ceza yarışına girdiği halde Serdar Aziz’in herkes tarafından duyulan hakaretine ceza veremeyen Federasyon’a, ülke futbolunu senelerdir birbirinin aynısı iki kulübün suni rekabetine indirgemek için puan durumu yapan sisteme bir kez daha “yeter” dedi Beşiktaş.
Şampiyon mu oldu? Hayır… Lider bile olamadı. Teknik sorunlarını çözemezse olamayacak da!
Sorunları var mı? Hem de çok… Hala kalecisiz oynuyor. Stoperler sallantıda. Kadronun toplam verimliliği tartışmalı ama Beşiktaş, doğada var olan her organizmanın bir fonksiyonunun olduğu gerçeğini hatırlatırcasına ne kadar sorunlu olursa olsun çıkıp ülke sporuna güzel şeyler yaşatabiliyor, ülke insanına gerçekleri anlatabiliyor, vicdanlardan bir sel oluşturabiliyor! Kaç kupayla ölçebilirsiniz bu işlevin verdiği keyfi?
Düzen tabii ki değişmeyecek. Fb-Gs rekabeti öne çıkarılacak ve bu ikisinin rakamları şişmeye devam edecek. Beşiktaş da arada sırada çıkıp bunlara “yeter” diyecek, ülke sporuna nefes aldıracak. Şükredelim bir Beşiktaşımız var!
Gelelim maça…
Dün gecenin adamı bana göre Sergen Yalçın oldu. Bu haftaya kadar “en büyük hayal kırıklığım” idi ama dün gece o toparlanınca Beşiktaş da toparlandı.
Haftalardır Larin’i sol kenara çekerek verimini artırmış ve oradan bir şekilde skor üretmeyi başarmıştı. Dikkat ederseniz Larin “bu ne” seviyesinden katkı yapan oyuncu seviyesine çıktı. Ghezzal ve Abou Bakar ile beraber bu koşullarda olabilecek azami hücum gücünü elde ettik. Dün gece bu üçlüye Mensah da eklenince Fb ikinci bölgesi çöktü.
Gerçekten de Beşiktaş orta sahası Larin’in atıldığı dakikaya kadar o kadar serbest alanlar buldu ki, maçın 0-4’lere gelmemesi büyük şanssızlık idi. Açıkçası Fb orta sahasının bu kadar dirençsiz oynayacağını sanmıyordum.
Bunlara kanatlarda Rosier ile Rıdvan’ın çok iyi, Montero-Necip ikilisinin az hatayla oynaması da dahil olunca Beşiktaş şu ana kadar ligde oynadığı en rahat ilk yarıyı geçirdi. İlk yarının tek olumsuz yönü, yediğimiz golde Rıdvan’ın çizgiden geç çıkarak olası ofsaydı bozması oldu. Buna yapacak bir şey yok… Gençlik böyle bir şey.
Beşiktaş’ın orta sahadaki görünmeyen kahramanı Josef idi. Atiba ile oluşturduğu ikili, önündeki ve arkasındaki dörtlülerle harika entegre olduğu için Fb’nin (Ozan hariç) güçsüz görünen orta sahası etkisiz kaldı.
Beni en çok sevindiren Sergen Yalçın’daki toparlanma oldu. Onbir tercihi, orta saha etkinliğine dayalı oyun felsefesi, kafayı suyun üstünde tutmaya ihtiyaç duyduğumuz anlarda iki sprinter Nkoudu ve Nsakala’yı oyuna alması ölü toprağını üstünden attığına işaret idi.
Ve tabii golün erken gelmesinin Fb’nin ritminin bozulmasında önemli bir etken olduğunu da söyleyelim. Demek Fb hala bu tip geriye düşüşleri telafi edecek takım olgunluğuna gelememiş. Ayrıca, aynı maçta hem Necip hem Nsakala’dan gol yiyebilen savunma kurgusu da Fb’nin soru işaretidir.
Buraya kadar her şey güzel. Ancak, takımın teknik anlamda hala önemli sorunları var.
Bir defa bu kalecilerle şampiyon falan olunmaz, şampiyonluğa da oynanmaz. Sergen Yalçın’ın bu konudaki tavizsiz tutumu bana göre gençlere güven aşılama amacını aşarak biraz fantezi boyutlarına kaçıyor. “Gidin Buffon bulun” demiyoruz elbette ama en azından devre arasında şöyle kalburüstü bir yerli kaleci ile takviye yapmamız gerekli görünüyor.
Savunmada da bir türlü ayar tutturamadık. Rosier, Gökhan Gönül’ün açığını fazlası ile kapadı. Rıdvan da çok ilerleme kaydetti ama stoperlerde kemik ikiliden yoksunuz. Vida, Montero, Welinton’dan bir süreklilik yakalayamıyoruz. Orada hala Necip yaması yapılıyor falan.
Kaleci ve önündeki ikiliden oluşan üçgenin şampiyonluk yolunda ne kadar önemli olduğunu söylememe sanırım gerek yok. Maç kazanmak için 3-4 golden az atmak yetmiyorsa burayı çözmek lazım.
Bir de takımda toplam verimlilik sorunu var. Beşiktaş şu ana kadar belli adamların verimi üzerinde duruyor. Töre, Nkoudu, Ljajic, Oğuzhan ve Mensah devreye girmek zorunda. Hasic Hasic diye yırtındık, adam nerede? Zaten Lens’ti, Boyd’du derken takım olma yolunda dünyanın zamanı kaybedildi, artık bu toplam verim konusunu çözme zamanı geldi de geçti.
Zira, savunmadaki üçgen hariç Beşiktaş’ın kadrosu aslında gayet iyi bir kadro.
İşte benim Lucescu, Şenol Güneş gibi teknik adamları sevme nedenim de burada. Bu hocalar ligi dönemlere, maçları dilimlere ayırıyor ve kadroyu bu planlamaya göre hazırlıyor. Planlama içinde herkesin çapına göre öne çıkacağı anlar var ve herkesten verim alınıyor. Bu planlamada sapmalar azaldığı anda ortaya silindir gibi takımlar çıkıyor.
Beşiktaş şu anda bu görüntüden uzak.
Ancak, bir avantajımız var… O da Başakşehir ve Fb gibi iki dirsek maçından çıkan altı puanın rüzgârı. Bu rüzgâr Beşiktaş’ı takım olma yolunda itebilecek bir avantaja çevrilmeli ve sezon başı transfer planlamasındaki hataların kaybettirdiği zaman telafi edilmeli. An bu andır.
Maçın hakemine gelelim.
Şimdi aşağıya 16 maddede hakemin kritik kararlarını ve hatalarını (bana göre) sıralıyorum:
1) İlk yarıda (0-1) Rıdvan’ın Pelkas’a faulünü atladı. Çok tehlikeli yerden frikik olacaktı.
2) İlk yarıda (0-1) Mensah’ın Sosa’dan topu temiz kapışına faul verdi, tehlikeli atağı önledi.
3) İlk yarıda (0-1) Perotti’nin Ghezzal’e faulünü atladı. Çok tehlikeli yerden frikik olacaktı.
4) İlk yarıda (0-1) Beşiktaş’ın ikinci golü öncesi Montero’nun ayağı tehlikeli hareket olmalıydı.
5) İlk yarıda (0-2) Gustavo’nun topsuz alanda Mensah’ı itmesini atladı. Tehlikeli yerden frikik olacaktı.
6) İlk yarıda (0-2) Fb’nin ilk golü öncesi Gustavo’nun rakibine faulü söz konusu. (Bunu kaçırmışım. Deniz Çoban’ın yorumunda vardı).
7) İlk yarıda (1-2) Tisserand’ın Larin’e dokunmasında Beşiktaş penaltı bekledi. Evet temas var ama düşürmeye yetmiyor. Penaltı değil, karar doğru.
8) İlk yarıda (1-2) Pelkas’ın Mensah’ı kasıtlı düşürmesinde top Rosier’e gelmişti. Faul çalıp, tehlikeli atağı önledi. Avantajı yedi.
9) İkinci yarıda (1-2) Montero ile Ozan’ın mücadelesinde Fb penaltı bekledi ama Montero topa vurmuştu. Penaltı değil. Karar doğru.
10) İkinci yarıda (1-2) Larin’in ikinci sarı kartı doğru. Birincisi ise ağırdı.
11) İkinci yarıda (1-2) Necip’in golünde Gökhan’a faul var mı? Tüm kamuoyu faul olmadığı yönünde birleşiyor.
12) İkinci yarıda (1-3) Gustavo’nun sarı kartı aslında kırmızı olur mu? Ayak rakibinin ayağına değil yere geldiği için olmazdı. Karar doğru.
13) İkinci yarıda (2-3) sarı kartı olan Mert Hakan’ın Rıdvan’a yaptığı faul ikinci sarı kart olmalıydı. Vermedi.
14) İkinci yarıda (2-4) Fb’nin penaltısı bence doğru.
15) İkinci yarıda (3-4) Josef de Souza’nın sarı kartı aslında kırmızı olmalıydı. Ancak, bu pozisyonda top oraya gelirken Caner Nkoudu’ya faul yapmıştı, onu vermedi.
16) İkinci yarıda (3-4) Altay’ın topu ceza sahası dışında koluyla oynaması kırmızı kart olmalıydı.
Görüldüğü gibi, ortada hakem idaresini “facia” olarak niteleyebileceğimiz bir sürü hatalı karar var.
Ancak, Fb yöneticilerinin maçtan sonra iki pozisyona (4 ve 15 numara) yoğunlaşarak hakemi sadece kendi aleyhlerine hata yapmış gibi göstermesi hakemden de facia! Türkiye bu “algı” numaralarına alışık. Fb’nin kırmızılı ikizi de bu yola çok başvurur; idmanlıyız, biliriz!
Numara belli… Toplamda kollanan sen ol ama haklı olduğun birkaç pozisyonu öne çıkartarak “aslında birbirimizden farkımız yok” izlenimi yarat. Senelerce ortadaki pozisyonlarda takdir haklarını Fb ya da Gs’den yana kullanan onlarca hakem sayesinde bu tip ne maçlar Beşiktaş’tan alındı.
Sonra da “15 yıldır evinde yenilmeyen Fb” diye manşetler atıldı! Marifetmiş gibi 15 sene güzellemeleri yapıldı! O 15 senede Fb maç kazanacak diye ne rezillikler yaşatıldı ülkeye, burada sıralasak Hayyam’ın rubailerini sollar! Hatta 15 sene önce de o son galibiyet sisteme rağmen alınabilmişti, bir başka “yeter” gecesi olarak tarihe geçmişti!
Tam burada Sergen Yalçın yeniden ortaya çıktı ve dün geceki basın toplantısında adeta “yeter” diyerek sahada “yeter” diyen oyuncularına dâhil oldu. Mevkidaşı Erol Bulut da “bu hakemlik bir maç değildi” mesajı ile kendi camiasına adeta sportmenlik dersi verdi.
Özetle dün gece, içine düşürüldüğü Fb-Gs sarmalı kaynaklı karanlık günlerde ülke sporunun zaman zaman yaşadığı güzel gecelerden biriydi ve gecenin mesajı açıktı…
Beşiktaş varsa umut bitmez!
Cengiz Gürsel